25 Haziran 2006

Air – Talkie Walkie

Air – Talkie Walkie
(Roll, Şubat 2004)

Talkie Walkie albümünü incelemeye müziği anlatmakla başlayabiliriz. Albüm 10 parçadan oluşuyor ve yaklaşık 45 dakika kadar müzik içeriyor, bazıları sözlü bazıları enstrümantal. Uzaydan gelen bir parça, Venus karşılıyor bizi ve daha ilk notalardan itibaren artık odanın ışıklarını biraz kısmamızı, yatağa uzanmamızı söylüyor bize. Havada uçuşan gitar arpejleri, piyano akorları, çevrenizi sarıveren sıcak synthesizer sesleri, yumuşacık bir bas melodisi… Ve Air ikilisinin kendi seslerinden -bu sefer konuk vokalist yok- hafif Fransızca aksanı yemiş, bazen biraz inceltilmiş yumuşacık bir İngilizce ile söylenen şarkılar. Bazı parçalarda insan kendini kuştüyünden bir yatağa ağır çekimde düşermiş gibi hissediyor. Özellikle Cherry Blossom Girl, Mike Mills ve Biological bu konuda çok başarılı. Bir iki parça biraz grubun bir önceki albümünü (10.000hz Legend) hatırlatıyor, hafif karanlık ve esrarlı ama kesinlikle oradaki kadar değil. Genel olarak çok dingin, enerjisiz, olabildiğine sakinleştirici, tembelleştirici, tatlı bir müzik bu, Cocteau Twins’i hatırlatabilir, Beach Boys’u bile hatırlatabilir. Bu arada, enerjisiz olmasını kesinlikle kötü anlamda söylenmiş değilim. Sadece müzik sizi öyle bir ruh haline sokuveriyor işte, enerjinizi emiyor. Bir 45 dakika boyunca kafanızın üstünde kuşların uçuşmasını sağlıyor.

İşin “müzik nasıl” yönü böyle işte. Ama söz konusu grup, nispeten alternatif bir müzik tarzı (Chill-out?) ile daha ilk albümünde (Moon Safari) uluslararası çapta inanılmaz satış rakamlarına ulaşan Air olunca olay burada kalamıyor. Bazı beklentiler oluşuveriyor ve değişik sebeplerle oldukça da yüksek beklentiler bunlar. Mesela grubun takipçileri yine “aynı derecede güzel” bir albüm bekliyorlar, eleştirmenler “hem aynı derecede güzel hem de farklı ve çarpıcı” bir albüm bekliyor, plak şirketi ise haliyle içerik ne olursa olsun bol satacak bir albüm bekliyor. Grup bir kere bu pop müzik çemberine girdikten, bir etikete sahip olduktan sonra -bu etiket işi de sadece simgesel değil aslında, plak şirketleri yeni bir albümü olabildiğince tanıdık kılabilmek için hemen cd’lerin üstüne etiketleri yapıştırıyorlar, “daha önce şunu bunu yapan grup” diye- artık bütün adımları bu önceki noktaya göre değerlendiriliyor. Mesela birçok büyük müzik dergisi, Air’in ikinci albümü 10.000hz Legend’ı fazla karanlık olmakla eleştirmişti, yani farklı olmakla birlikte yeterince güzel bulunmadı o albüm. Halbuki 10.000hz Legend, biraz karanlık olmakla birlikte genel Air tarzının tutarlı bir devamıydı ve bu açıdan grup hem tarzını koruyup (gitarlar tınıları, atmosferik müzik, uçuşan vokaller) hem de kendini yenilemeyi başarabilmişti. Bu sefer ise Air belirgin bir şekilde o eski, bulutların üzerinde tatlı tatlı gezinen haline geri dönmüş. Hatta belki biraz haddini aşan bir eleştiri olabilir ama, Talkie Walkie’ye Moon Safari formülünün köşeleri de alınmış olarak geri dönüşü bile diyebilirim. Zira bu albüm ile Moon Safari arasındaki en önemli fark, şu yukarıda bahsettiğim enerji eksikliği gibi geliyor bana. Moon Safari’deki Sexy Boy veya Kelly Watch The Stars gibi parçaları dinlerken o pozitif enerjiyi çok iyi hissedebiliyorsunuz, neredeyse dans bile edebilirsiniz. Ama Talkie Walkie’de müzik çoğu zaman sinsi bir şekilde arka plana gömülüyor, kendisini unutturuyor, Brian Eno standartlarına göre oldukça ambient yani! Yine de içimden bir ses Air’in bu albüm ile chill-out alemlerinin Robbie Williams’ı olma yolunda ilerlediğini söylüyor...

Son olarak meraklıları için albüm ile ilgili bir iki detay ve bilgi: Albümün prodüktör Radiohead, Beck ve The Strokes gibi grupların da prodüktörlüğünü yapmış ünlü bir isim, Nigel Godrich. Albümün ilk 45’liği Cherry Blossom Girl, Ocak başında yayınlandı. Ama albümün yayınlanmasından önce piyasaya çıkan ilk parça değil bu. Albümün kapanış parçası Alone In Kyoto, Sofia Coppola’nın son filmi Lost In Translation’ın yaklaşık 4-5 ay önce yayınlanan soundtrack’inde yer almıştı. Parçalardan birine ismini vermiş olan Mike Mills ise zamanında Kelly Watch the Stars ve Sexy Boy’un video kliplerini de çekmiş olan yönetmenin ta kendisi. Son olarak, grubun albüm sonrası turne planları da yavaş yavaş belirginleşiyor. Air, albümün İngiltere’de 26 Ocak’ta yayınlanmasını takiben Şubat ayı boyunca İngiltere’de konserler verecek. Ayrıca Mayıs başında Kaliforniya’da düzenlenecek ünlü Coachella festivaline katılacakları dedikodusu da şimdiden ortalıkta dönmekte.

Hiç yorum yok: