26 Ocak 2014

Bir Cazcı Hikayesi (Bir de Cazımsı Bir Liste)

 
Sonny Rollins, şu anda caz aleminde "eski babalardan" yaşayan en önemli isimlerden biri, bir saksofon ustası. 1945 yılında, daha 15 yaşındayken ailesi ile New York'ta Doğu Harlem'e taşınır. O dönemler, tam da Harlem'de siyah nüfusun artmaya başladığı zamanlardır, bölgenin daha önceki sakinleri İtalyanlar ve Yahudiler (onların da çoğu nispeten yeni göçmendir) bu durumdan tabii ki çok haz etmemektedirler.

Sokaklarda ve işyerlerinde yaşanan huzursuzluk ve birbirini çekememezlikler, aynı şekilde okullardaki İtalyan kökenli ve siyah öğrenciler arasında da yaşanmaya başlar. Evlerde yemek masasında kabaran acımasız tartışmalar, okul çağındaki İtalyan çocukların da akıllarında yer eder, ufak tefek başlayan itiş kakış giderek büyür. Okul yöneticilerinin bütün çabalarına rağmen bir gün okul çıkışında büyük bir kavga çıkar. Birbirini kovalayan çocukları zor bela durduran polisler iki siyah çocuğu silah taşımaktan tutuklar.

O sıralar en büyük olayların çıktığı Benjamin Franklin Lisesi'nin müdürü Leonard Covello oldukça reformist bir yöneticidir, olayların bastırılmasından sonra bölge sakinleri ile konuşup gerilimi yatıştırmaya çalışmaktadır. Ama pek etkili olmaz. Daha sonra vali LaGuardia devreye girer, o dönemlerin en ünlü şarkıcısı Frank Sinatra'yı okula davet eder. Sinatra öğrencilere hitap eder: "Hiçbir çocuk doğup da iki gün sonra 'yahudilerden veya siyahlardan nefret ediyorum' demez, birileri bunu ona öğretir, ırklar arasında aslında bir fark yok, hepimiz insanız" der. Onlara birbirlerine iyi davranmalarını söyler ve o dönemlerin popüler şarkılarından biri olan "Aren't You Glad You Are You"yu söyler.

Sonny Rollins, o günü hala çok iyi hatırlamaktadır. "O gün okula geldiğimizde böyle bir şeyle karşılaşacağımızı bilmiyorduk" der, "Sinatra geldiğinde hepimiz oditoryumdaydık, bütün çocuklar. O bir İtalyan'dı, herkes onu tanıyor ve seviyordu. Ben de bir Sinatra hayranıydım ve Sinatra'nın gelip bize 'savaşmayın, arkadaş olun, birbirinizle iyi geçinin' demesi muhteşem bir şeydi. Daha sonra Nat King Cole üçlüsü de okula geldi, Nat bize benzeri bir konuşma yaptı ve bir şarkı çaldı. İki hafta içerisinde ülkenin en ünlü iki simasını görme şansımız olmuştu. Onlar geldikten sonra herşey değişti, artık kavga olmuyordu. Ondan sonra İtalyan çocukları tanımaya başladım, onlar da bizimle konuşmaya başladı. Artık birbirimizle geçinebiliyorduk. Ancak müzik bunu yapabilmişti."

Çok sevdim bu hikayeyi, sizinle de paylaşmak istedim.

Ayrıca tembellik etmedim, bir de bu okuduklarım üzerine ufak bir şarkı listesi yaptım, umarım beğenirsiniz :)


PS: Airegin, bir Sonny Rollins'in bestesidir ve tersten de okunabilir.