29 Ekim 2008

28 Ekim - Phonem By Miller yaklaşırken...


Bu hafta programda aslan payı Phonem By Miller'ın oldu. Nasıl olmasın, çok uğraştık ve güzel bir program da oldu :) Bu cuma günü konserler başlıyor ve heyecanla bekliyorum - hoş her zamanki gibi ben tahminen doğru dürüst izleyemeyeceğim bile, ama olsun. Cumartesi Sonny J konserini özellikle çok merakla bekliyorum, mekanın da yeni olmasından kaynaklanıyor biraz. Tamirane, Santralistanbul'da yeni açılan bir cafe/bar/restorant ve çok da hoş bir ortamı var. Ayrıca yıllardır beklediğimiz Annie'yi de sonunda izleyebileceğime seviniyorum. Tabi aslında aralarında bir seçim yapmak doğru olmaz - Dirty'deki DJ setlerinden British Sea Power konserine kadar hepsini aynı merakla bekliyorum aslında.

Phonem By Miller dışında neler vardı peki? son bir iki haftadır yer verdiğim isimlerden TV On The Radio'yu sayayım en başta. Cuma akşamı Babylon'da Animal Collective öncesi çaldıklarım arasında TVOR da vardı ve Crying başlayınca seyircilerden aldığım tepki pek güzeldi. The Modern Way'de Sarp'ın tavsiyesi ile dinlediğim Bloc Party - Mercury'nin CSS remixi de oldukça eğlenceli bir şarkıymış - orijinalini bir türlü sevemedim ama remixleri güzel - Mercury'nin muhteşeme yakın bir remix'i de deli İngiliz Hervé tarafıdan yapılmış, onu da Cumartesi akşamı Doruk'tan (Tight White) dinleyince farkettim.

Bir de Olafur Arnalds... Rüya gibi...


28 Ekim 2008 Alçak Basınç

The Emperor Machine Monkey Overbite
Diskjokke Større Enn Først Antatt
Sonny J Disastro
Robots In Disguise Can't Stop Getting Wasted
Ez3kiel Break Or Die
Prinzhorn Dance School Crackerjack Docker
Annie The Greatest Hit
TV On The Radio Crying
Matt Sims The Bitten Bite Back
Cazals Life Is Boring
Bloc Party Mercury (CSS Remix)
The Gossip Jealous Girls (New Young Pony Club 12" remix)
Ra Ra Riot Too Too Too Fast
Ane Brun The Treehouse Song
Olafur Arnalds 3055

21 Ekim 2008

Longevity...

Birisi şöyle demiş Plan B'de:

"...longevity is not important in dance music as it is in rock, where the canon is everything. But the disposability of the music is no reason not to celebrate it; some of the most exciting music on the planet is being released every week on small dance labels. And whereas an unpopular rock record doesn't really serve any purpose, the beauty of the scene is that even the most obscure techno track has a chance of being played to a dancefloor and making someone dance..."

ve (yamulmuyorsam) türkçesi:

"...uzun ömürlülük dans müziği için rock'da olduğu kadar önemli değildir (ki rock müzikte klasikler esastır). Ama bu müziğin 'gelir geçer' olması onu sevmememiz için bir neden olmasa gerek - hele ki her hafta bir sürü küçük plak şirketinden dünyanın en heyecan verici dans müziklerininin yayınlandığını düşünürsek. Ve diğer taraftan fazla beğenilmeyen bir rock plağı pek bir işe yaramazken, dans müziği aleminde en ucubik techno parçasının bile bir yerlerde çalınıp insanları dans ettirme potansiyeli vardır..."

Tabi şunu unutmamak lazım, rock müzik de o klasikler ile doğmadı ve elektronik müzikte de bazı parçalar veya tarzlar var ki gelip geçmeyebiliyorlar... Ayrıca rock ve elektronik müziğin biraz zıt karakterli bir abi - kardeş ikilisi olduğunu da düşünebiliriz - ne de olsa metafor yapmak bedava! :)

17 Ekim 2008

14 Ekim - Yasemin Mori

Yine arada bir haftayı atladık, bu hafta için de biraz geciktim... 7 Ekim programının playlisti yok, zaten anonssuz bir program oldu. Son aylarda sıkça çaldığım parçaların derlemesi gibiydi, best of tadında. Neyse, onu geçelim, bu haftaya gelelim:

Phonem By Miller'ın program açıklandı, biletleri de 10 Ekim'de Biletix üzerinden satışa çıktı. British Sea Power da baş isimlerden biri programda. Son albümleri "Do You Like Rock Music?"den parçalara daha önce de yer vermiştim ama bu vesile ile yine çaldım. Konserleri 8 Kasımda, kaçırmayın bence.

Haftanın en etkileyici ismi sanırım Yasemin Mori idi. Albümü Hayvanlar piyasaya çıkalı aslında bayağı bir vakit oldu. Aslında Bir Konu Var ile zaten uzunca süredir tanınıyordu. Ama benim onu ilk tanıyışım çook daha öncelere dayanır aslında, 2005 yılındaki Kings Of Convenience konserine. O pek güzel konserde kendisi bir ara dayanamayıp (ve sanırım Eirik'in de seyircilere talepkar bakışları üzerine) sahneye atlamış, orada bir süre dans etmiş hatta parçaya da eşlik etmişti. O sıralar festival organizatörleri için bu durum "tatlı bir kabus" olmuş olsa da...

Eminim o sahne tecrübesinin de kendisine bir katkısı olmuştur. Ama açıkcası müziği öyle çok Kings Of Convenience veya "hafif batı müziği" kokmuyor bence. Daha çok bizim kendi müziğimizden, kendi pop müziğimizden etkilenmiş. Sesi 70'ler ve 80'lerin güçlü kadın vokallerini hatırlatıyor. Sezen? Nilüfer? Nükhet Duru? Uzmanı ben sayılmam aslında ama herşey bir yana, son zamanlarda genç müzik dünyamızdan böyle güçlü bir sesin ortaya çıkması çok güzel. Alternatif müzik piyasamızda (acı bir eleştiri olacak ama) iki tarz varki çok grup buna (bilerek veya bilmeyerek) saplanmış durumda. Biri Mor Ve Ötesi sendromu - alternatif rock gruplarının bir kısmı, nedense Mor Ve Ötesi'nin belli bir dönemini andırmaktan öteye yeni birşeyler yapamıyor. Sözler ve müzik güzel olsa bile, kendilerine has bir ses yok ortada, şarkıları söylerken aynı melankoli, aynı tarz, aynı duruş... Diğeri de Vega tarzı kadın vokal sendromu olarak adlandırılabilir - biliyorsunuz o kısık, neredeyse miyavlayan kadın vokali. Vega çok hoştu bu açıdan, orijinaldi. Ama birçok yeni kadın vokalistte aynı tarzı duymak, kapana kısılmışlık hissi yatayor. Yasemin Mori'nin bunu yapmamış olması çok hoşuna gitti. Ayrıca çoğu şarkısının oldukça hüzünlü, acılı sözleri olmasına rağmen, yeri gelmiş (bkz. "Arjantin" veya "Nolur Nolur Nolur") oldukça hareketli ve eğlenceli parçalar yapmasını da bilmiş. Umarım (ve sanırım) Yasemin Mori, "alternatif" müzik camiamızda yeni bir dönemin başlangıcı olur, şöyle sesinin hakkının vere vere şarkı söyleyen kadın ve erkek vokaller çoğalır!

You Love Her Coz She's Dead grubunun bir parçasını çaldım, bu yeni yayınlanacak olan Kitsune Maison 6 derlemesinde yer alıyormuş. İlginç, eğlenceli bir 8-bit-rock yapmışlar.


14 Ekim 2008 Alçak Basınç

Animal Collective Grass
Bloc Party Better Than Heaven
Fuck Buttons Bright Tomorrow
Hot Chip The warning
The Kills Sour Cherry
The Little Ones Oh, MJ!
Emiliana Torrini Heard It All Before
Yasemin Mori Yeniler
British Sea Power Open The Door
TV On The Radio Red Dress
The Apples In Stereo Sunndal Song
The Tough Alliance Miami
You Love Her Coz She's Dead Superheroes
LCD Soundsystem Yeah (Crass Version)

02 Ekim 2008

Rogues + Bear Hands

İki yeni grup dinledim bu sabah, şu "unsigned" olanlardan.. Biri İngiliz, diğeri Amerika'lı. İkisi de pek güzeldi, hemen iki satır yazayım dedim.

Rogues


Bu gençler hakkında fazla bir bilgi bulmak mümkün değil. Haklarında internette fazla bir bilgi yok, Drowned in Sound'da bile birşey yazmıyor. Myspace'de arkadaş sayıları 300'ün altında. Ayrıca da pek bir gençler hallerinden belli ki. Ama şimdiden müzik dünyasının büyükbaşları kancayı atmış kendilerine: myspace adreslerinde menejerlik konuları ile ilgili olarak iki e-mail adresi var, biri Londra'nın ünlü bar - club'ı Barfly'ın, diğeri de EMI'a ait. Bir blog'dan okuduğum kadarıyla yakın zamanda Londra'da verdikleri ilk büyük konserleri müzik A&R camiasının akınına uğramış. Bu yaşta bu sürat anlayacağınız!

Peki ne yapıyor bu gençler? Tarzları biraz Foals'ı ve Hot Club De Paris'i hatırlatıyor desem yeridir. Ama onlara göre daha melodik ve sakinler. Not So Pretty isimli parçaları çok güzel. Melodik ve belirgin gitar arpejleri, dance-rock basları, tam bir İngiliz vokali. Arkadan synth'ler de duyuluyor. Açıkcası sahnede nasıllardır merak ediyorum zira stüdyoda sakin olabilir bu müzik ama oldukça enerjik bir havası da var. Merry Go Round ve diğer parçalar da çok güzel.
http://www.myspace.com/roguesroguesrogues


Bear Hands


Bu akşamın ikinci grubu Bear Hands. Amerika'lı hatta NY - Brooklyn'li bir ekip. Hemen burada bir Brooklyn parantezi açmak istiyorum. Malumunuzdur, New York yöresi son dönemde pek bir hareketli. Vampire Weekend ve MGMT gibi nispeten yeni iki isim bir yıl içerisinde dünya çapında meşhur oldu, onların biraz gerisinde Dirty Projectors ve Yeasayer sayılabilir. Bütün bu grupların müzikleri tabiki birbirlerinden farklı ama yine de ortak bir yerlerde buluşuyorlar, tam tarif edemeyeceğim ama müziklere ve sözlere yansıyan bir metropol havası , birşeyler var...

Bear Hands de bu yeni dalganın gruplarından biri bence. Zaten bugüne kadar camiadan birçok grupla beraber sahne almışlar; Vampire Weekend, MGMT ve Matt & Kim gibi isimlerle aynı sahnede yer almışlar şimdiye kadar. Sound'ları da benziyor bu tayfaya: gitarlar ön planda, nu-rave'cilere nispet yapar gibi disco-punk havalarına fazla kaymadan, seviyeli bir indie-rock yapıyorlar. Seviyorum bu seviyeyi :) Neyse, yazının bundan sonrası cıvımaya başlayacak gibi, burada keseyim ve myspace adresini vereyim, gerisi size kalmış:
http://www.myspace.com/bearhandsband


(Son olarka bir de Ingrid Michaelson'dan mı bahsetsem diye düşündüm ama bunu ödev olarak Ezgi'ye veriyorum!)
.