22 Şubat 2009

Berlin Filarmoni'nin "Dijital Konser Salonu"

Berlin Filarmoni Orkestrası oldukça ilginç bir uygulama başlatmış, "Dijital Konser Salonu"

Bu çok basit bir şekilde, Berlin Filarmoni konserlerini izleyebileceğiniz, Youtube tarzı bir görüntü ve ses aktarımı yapan bir site. Tabi Youtube veya benzerlerine göre oldukça kaliteli ve bunun karşılığında ücretli bir site. Ama sağladıkları karşılığında "buna değer" diyenlerin hiç de az olacağını sanmıyorum. Belli bir ücret karşılığında isterseniz tek bir konseri izliyorsunuz, isterseniz bütün bir sezon boyunca abone oluyorsunuz. Konserleri yayınlanırken canlı olarak izleyebildiğiniz gibi sonradan da izlemeniz mümkün. Bütün bu sistem için ciddi bir yatırım, reji odası vs ne gerekiyorsa yapmışlar. Ve test görüntüleri oldukça kaliteliydi!

Anneme veya babama modern bir doğumgünü hediyesi olarak bunu düşünebilirim! :)

Berliner Philharmoniker - Digital Concert Hall:
http://dch.berliner-philharmoniker.de/

17 Şubat 2009

17 Şubat - Portecho


Samimi bir itiraf - her zaman hareketli, hızlı müzikleri daha çok sevmişimdir. Yıllar önce lisedeyken ciddi bir "metalci" idim, öyle Metallica - Iron Maiden metalcisi de değil, harbi harbi ne bulursam dinliyordum. Kreator, Exodus, Fear Factory, ne bileyim Atheist falan vardı o zamanlar garip şeyler yapan. Neyse, konu dağıldı - kısacası ritmik müzikleri tercih ediyorum genelde. Hiçbir zaman bir Tom Waits veya Jef Buckley hastası olmadım mesela, pek iyi de bilmem müziklerini (ve böyle başka isimler de var haliyle). Ama ara sıra çok alakasız birileri çıkar karşıma, bir şekilde sakin, dingin, hüzünlü müziklerini çok severim ve sonra öğrenirim ki bilmem kimin tıpkısıymış, müzikleri ünlü birinin izinden gidiyormuş... Müzik falan böyle şeyler işte. İlla tarih dersi çalışır gibi gibi başından okumanız gerekmiyor, trene aradan bir yerden de atlayabilir ve sevebilirsiniz!

Tabi, nereden geliyoruz nereye gidiyoruz kısmının da önemli olduğunu inkar etmiyorum. Sadece bazen bazı şeyleri illa böyle bağlantılar kurmadan da sadece sevmek yeterli oluyor. Nereden geldik buraya? Son dönemlerde Frida Hyvönen'i çok seviyorum ve bir de geçen gün Dark Was The Night derlemesinde çok sevdiğim iki sesten, Feist ve Ben Gibbard'dan (Death Cab For Cutie) bir Vashti Bunyan parçası dinledin ve çok sevdim. Train Song bahsettiğim parça. PS: Feist ve Ben Gibbard'ın öncülleri kim olabilir acaba?

Geçen haftanın çok güzel keşiflerinden biri de It's A Musical idi. Aslında kısaca klasik bir Morr Music grubu ama güzellerinden. Programdaki parçaları The Music Makes Me Sick hiç öyle adamı hasta edecek bir parça da değil, hoş bir piyano melodisi tatlı tatlı ile başlayıp sonra tam bir indie-pop parçası olarak devam ediyor.

Ve son olarak bu haftanın yıldızlarına gelirsek: Portecho! Tan ve Deniz'in yeni albümlerini bir süredir bekliyorduk, son bir iki konserde o albümden parçaları da dinlemiştim ve çok sevmiştim açıkcası. İlk albümlerinden biraz farklı bir sound var yeni parçalarda - hatta konserde eskileri eskisi gibi çalıyorlar hala, onları pek ellememişler ama yeni parçalar da kendini anında belli ediyordu. Özellikle baslarda bir farklılık, biraz daha post-punk ruhu var ikinci albümün parçalarında. Albümün adı Studio Plastico. 12 parçadan oluşuyor ve yine Elec-Trip tarafından yayınlanmış. Bundan sonraki konserlerini myspace'den takip edip bir tanesini yakalamanızı tavsiye ederim, konserleri çok güzel oluyor!


17 Şubat 2009 Alçak Basınç

Röyksopp Happy Up Here (Breakbot Remix)
Portecho Difference
Bora Uzer Aramizda
Deodato Also Sprach Zarathustra
Flashguns Locarno
School Of Seven Bells Connjur
It's A Musical The Music Makes Me Sick
Frida Hyvönen London
Feist And Ben Gibbard Train Song
James Yuill This Sweet Love
White Lies E.S.T.
Yuksek Tonight (The Bewitched Hands On The Top Of Our Heads Cover)
Chemical Brothers Leave Home
The Pains Of Being Pure At Heart The Tenure Itch
The Long Blondes Once And Never Again
.

12 Şubat 2009

Aramızda Bir Gerginlik mi Var?!?!

Bora - Aramizda Bir Gerginlik mi Var?


Bora Uzer'i tanır mısınız? Kangroove diyeyim, en kötü öyle aklınıza gelir herhalde. Grubun vokalisti Bora, önümüzdeki günlerde ilk solo albümünü yayınlıyor, B1.

Bora son aylarda birkaç kere Babylon'da sahne almıştı ve bu konserlerden ikisini seyretmiştim. Özellikle Türkçe sözlü şarkıları gerçekten muhteşem. Ben uzun süredir bu kadar "funk" bir müziğe bu kadar doğal Türkçe sözler duymamıştım, dinlememiştim, akıp gidiyor herşey adeta. Aramızda Bir Gerginlik mi Var bunlardan bir tanesi. Şarkının klibi yukarıda, tabi myspace sayfasından da dinleyebilirsiniz.

AMAA sonradan "bak Harun bunu söylememiştin" demeyin, albümde öyle bir iki bomba parça var ki, Timbaland'i falan kıskandıracak cinsten. Bugün plak şirketi Doublemoon'un gizli karargahında (!!!) dinleyince cidden hayretler içinde kaldım. Yani şu anda myspace'de dinleyebileceğiniz parçalarla falan alakası yok. İngiltere'de yayınlansa Calvin Harris ile falan kapışabilir diyeyim, varın siz anlayın.

10 Şubat 2009

10 Şubat - Frida Hyvönen


Frida Hyvönen'in yeni albümü Dirty Dancing isimli bir şarkı ile başlıyor. Bilmiyorum dinlediniz mi - ama şarkının sözlerine bakarak başlayabilirsiniz işe. Ve sonra şarkıyı şuradan dinleyebilirsiniz mesela. Sonra etkilenebilirsiniz, uyarmadı demeyin ama...

10 Şubat 2009 Alçak Basınç

Xavier Rudd Fortune Teller
The Pains Of Being Pure At Heart Young Adult Friction
Baddies Battleships
Pipas Yrrkdbk
Baikonour Shikharettes & Khukuris
Great Northern Telling Lies
Frida Hyvönen Dirty Dancing
Sin Fang Bous Sunken Ship
The Go Find New Year
Shout Out Louds Impossible (Possible Remake By Studio)
Fujiya & Miyagi Cassettesingle
Electric Soft Parade Misunderstanding
Ida Maria Morning Light
Black Kids Hurricane Jane
The Helio Sequence The Captive Mind
Dälek 2012 (The Pillage)
Madeleine Peyroux Don't Wait Too Long
.

Franz Ferdinand - Tonight: Franz Ferdinand

(Roll Dergisi Şubat sayısında yayınlanmıştır)

Glasgow’lu dörtlü Franz Ferdinand’ın ilk albümünü bundan beş yıl kadar önce, 2004 yılının başlarında dinlemiştik. O zaman hepimizi bir anda avuçlarının içine almayı çok rahatlıkla başarmışlardı, 2004 onların yılı oldu. Ama yarattıkları devrim, çok geçmeden onları da yuttu. Dans ile rock müziğini (2000’li yıllarda) ilk kez onlar seviştirdi ama ardından öyle bir furya başladı ki 2005’te ikinci albümlerini yayınladıklarında o alanda neredeyse yapacak hiçbir şey kalmamıştı... Yine de sonuç büyük bir hayal kırıklığı olmadı, belki ilk albümdeki kadar sağlam bir yumruk olmadı bu ama sevenlerini keyifle sallamayı başardılar.

Şimdi, yaklaşık üç yıllık bir aradan sonra, üçüncü albümleri “Tonight: Franz Ferdinand”ı yayınladılar. Yine dans edilebilir rock müzikleri ile dolu bir albüm bu. Ve ilk bakışta yine onları “Franz Ferdinand” oldukları için sevenleri mutlu edebilecek bir albüm. Doğal olarak da “yetti artık bu geyik post-punk, dans-rock furyası” diyenlerin pek aldırmayacağı bir albüm. Ayrıca uzun süredir sağda solda konuşulduğu gibi, elektronik seslerle dolu bir albüm. Ama kesinlikle bir “elektronik müzik” albümü değil.

Açılış parçası (ve aynı zamanda albümün ilk single’ı olacak olan) Ulysses, hafif reggae’msi ritimler ile başlayan bir şarkı ama sonra hemen şekil değiştiriveriyor. Grubun gitaristi Nick McCarthy, bu albümde gitarlar kadar synthesizer’ları da çalmış. Hemen başlangıçta giren synthesizer melodisi– aynen elektrogitar ile çalınan bir riff gibi – bunu bariz bir biçimde ortaya koyuyor. İlerleyen şarkılarda da bunu hissetmek mümkün. Albümün genel gidişatı da açıkcası çok çarpıcı değil, en azından ilk başta. Ama bir iki dinlemeden sonra aradan bazı parçalar sıyrılıyor – Oh No Girls, Bite Hard ve What She Came For en başta gelenler. Özellikle bu üçüncüsü, en sonundaki gaz bitişi ile konserlerde de seyirciden çok sağlam bir tepki alacağa benzer. Bir başka hoş parça ise bundan aylar önce radyolarda da dinlemeye başladığımız ve “İstanbul’a da uçarım ağa” tadında sözleri ile gönlümüzü alan Lucid Dreams. Tabii iki farkla – öncelikle albümdeki kaydın sözleri biraz farklı ve ilk dört dakikadan sonra birden bire şarkı tamamen mutasyona uğruyor, Front 242 veya DAF’ı hatırlatan bir EBM parçasına dönüveriyor, bir synthesizer canavarı oluveriyor, hayretler içinde bırakıyor bizi! Hoş bir değişim.

Şimdi açık konuşmak lazım. Eski bir Franz Ferdinand fanatiği olarak bir taraftan bu albümü bir öncekine göre daha çok sevdiğimi söylemek istiyorum ama diğer taraftan da bunu savunmak için ne yazıkki dayanabileceğim çok bir şey yok... Güzel bazı parçalar var ama ne yazıkki biraz zorlama duran bir şeyler de var bu albümde. Franz Ferdinand kitleleri hayal kırıklığına uğratmamak adına yapabileceklerinin sadece küçük bir kısmını ortaya koymuşa benziyor. Aslında bu konuda en güzel yorumlardan birini The Guardian gazetesinin eleştirmeni yapmış – burada ondan alıntı yapmak ne derece doğru bilemiyorum ama – Lucid Dreams’in çılgın finali ve oradan bağlandığı hafif romantik Dream On için “keşke biraz daha cesur davranıp bütün albümü böyle yapsalarmış” diyor yazar. Katılmamak elde değil…

03 Şubat 2009

3 Şubat - Röyksopp


Röyksopp geri dönüyor ve çok da iyi yapıyor! :)

Norveç'li (hatta doğrudan Bergen'li bile diyebiliriz) ikili mart ayı sonunda yeni albümleri Junior'u yayınlayacaklar. Plak şirketi EMI, basına albümün detayları da bildirildi. Albümde 11 parça varmış, konuk vokallerde de İsveç'in en sıkı hatunları, The Knife'dan Karin Dreijer, Lykke Li ve Madonna'nın en son turnesinde ön grubu olarak da sahne alan Robyn yer alıyor. Bu arada, Norveç'liler ve İsveç'liler arasındaki ilişki de bizim Türk Yunan ilişkilerine benziyor biraz, hem birbirlerine çok benziyorlar hem de durmadan birbirlerine bok atıyorlar! Neyse, işin geyiği bir yana bu haftaki programda Röyksopp'un yeni albümünden ilk single olan "Happy Up Here"ı çaldım. Ben beğendim bu parçayı, albümün kalanını da merakla bekliyorum. Bu arada, remix sevenler için, single'da Boys Noize'un da çok güzel bir remix'i var.

Bunun dışında, Thirteen Senses'i tavsiye edeyim, Coldplay'in yeni albümünü ihanet! olarak değerlendiriyorsanız, Thirteen Senses sizi mutlu edebilir (veya Coldplay'e "abi ne leş müzik bu" deyip de gizli gizli sevenlerdenseniz bu grubu açıktan açığa sevebilirsiniz!)

Bir de Boat Club var, ilk kez Good Music Box blog'u sayesinde duyduğum güzel bir grup, onlara da değinmeden geçmeyeyim. İsveç'ten çok keyifli bir elektro-pop grubu, hafif oldschool pop, 80's tandansları da var ve çok güzel birşeyler çıkmış ortaya. Pet Shop Boys ile Cocteau Twins arasında.


3 Şubat 2009 Alçak Basınç

Thirteen Senses
Follow Me

Pete And The Pirates
Knots

Esau Mwamwaya And Radioclit
Hide & Seek

Metronomy
A Thing For Me (Breakbot Remix)

The Wave Pictures
I Love You Like A Madman

The Concretes
Oh Boy

Murcof Cielo
School Of Seven Bells
Half Asleep

Rf & Lili De La Mora Kings
Boat Club
Warmer Climes

Röyksopp
Happy Up Here

Telepathe
So Fine

LCD Soundsystem
Us V Them

Sidewinder Ego Riot
Quartz-Head 01
Afro Bleeps Now