07 Nisan 2007

James Murphy

Şu müzik piyasasında söylediği şeyleri, röportajlarını falan takip ettiğim az adam var sanırım (zaten bence müzisyen adam iyi müzik yapmalıdır, fazla veya anlamlı konuşması gerekmez). Ama net bir şekilde şunu söyleyebilirim: James Murphy'yi çok seviyorum. Ayakları yere basan, kesinlikle kendinin farkında bir insan olduğunu düşünüyorum ve bu da çok hoşuma gidiyor. Peki bütün bunlar nerden çıktı şimdi? LCD Soundsystem'in yeni albümünün yayınlanması ile kendisi ile bir sürü röportaj yapıldı ve çoğunu da gerçekten büyük bir zevkle okudum.

Bence Murphy önce işini yapıyor, onu da iyi yapıyor ve hiçbir zaman gereksiz bir büyüklük taslama derdi içinde değil. Ama tabiki her zaman da alttan almıyor, tam bir sanatçı egosuna da sahip eminim. Berlin'in önemli müzik dergilerinden Intro, mart ayında bir röportaj yapmıştı Murphy ile. Bir yerde Timbaland ve Neptunes'un "en yeni müziği biz yapıyoruz" kapışması hakkkında konuşurken gazeteci "Peki sence kendi liginde senin kapışabileceğin tarzda birileri var mı" diye soruyor. El-cevap: Açık konuşmak gerekirse yok. Şimdi biraz küstah olabilirim sanırım. Ben cidden bizim kendimize özel bir alanda olduğumuzu düşünüyorum. Yıllardır konuşulan hep şudur "DFA'in modası geçti, ben şimdi şunu bunu seviyorum". Ama hep "DFA'in modası geçti"dir. Sürekli tarih oluyoruz ama yine de yeni çıkan popüler olan herşey sürekli bizimkilerle karşılaştırılıyor. Ve bundan da gurur duyuyorum. Belki de gerçekten Timbaland ile falan kapışıyor olmamuz lazımdır. Ama bu komik olurdu, biz çok küçüğüz. Böyle birşeyi düşünemem, elimde pek bir silahım yok çünkü.

Village Voice'da çıkan bir söyleşide Nike için yaptığı 45:33 albümü hakkında konuşmuş. Bu albüm geçen sene yayınlanmıştı ve birçok LCD Soundsystem fanatiği müzikten bağımsız olarak Murphy'nin böyle bir "iş" yapmasını acımasızca eleştirmişlerdi. Muhabir bu işi alırken ne hissediyordun diye soruyor: Çok fazla düşünmedim. İlk başta "bunu yapmak istemiyorum" diyordum. Ama sonra kendime neden istemiyorum diye sorunca, bunun sebebinin, bu işe bir refleks olarak hayır dememin sebebinin gerçekten anlamsız bir duruş olduğunu farkettim. "Cool" olmadığı için istemiyordum. Ve aslında birşeyleri cool olup olmadığı ile ölçmek benim için ciddi bir problemdir. Bir sürü şey cool olabilir, nerd-cool olabilir, hip birşey olabilir... Hani daha çok "ne yapılmış, ne yapılmamış ve kendini bunun neresine koyuyorsun" gibi birşey bu. Ben cidden kafamı bunlara yormak istemiyorum. Böyle olunca da oturup düşündüm; beni rahatsız eden nedir diye. Bir şirketin bana ne yapmam gerektiğini söylemesini istemiyorum. Sonra bir albüm yapıp insanların bunu dinlemek için başka bir şeyleri almak zorunda kalmalarını da istemiyorum. Bunun gibi birçok konu vardı. Sonunda oturup bu işi reddetmek için "cool olmaması" dışında hiçbir bahanem kalmaması için neler yapmaları gerektiğinin bir listesini çıkardım. Bunu menejerime verdim ve o da bunu Nike ve Cornerstone'daki insanlara verdi. Ve kabul ettiler. Bu durumda ben de "eh madem öyle, artık bunu yapmak zorundayım" dedim kendi kendime.

Bir başka röportajda DJ'lik, plak veya cd kullanmak konularında bir laf etmiş ki çok hoşuma gitti (çünkü benim de CD'ler için yaptığım birşeyi yapıyormuş!) Plağı daha çok seviyorum. Bazen pikaplar doğru düzgün ayarlanmadığı için veya feedback yüzünden falan pek iyi ses çıkmayabiliyor ama genel olarak sesinin daha iyi olduğunu düşünüyorum. Sayfa sayfa CD'lerin arasında gezinmek bütün çalma hevesimi öldürüyor. Bir ara hoşuma gitsinler diye CD'lere kapaklar yapmayı, üzerlerine birşeyler çizmeyi falan denemiştim ama yine de aynı şey olmuyor. Orada olduklarını unutuyorum hep.

Başka röportajlar da vardı ama bir seferde ancak bunları toparlayabildim. Siz de kendisini seviyorsanız bir göz atın derim. Bazen ukala olsa bile (ki neredeyse hiç değil aslında) samimi ve sakin bir yaklaşımı var herşeye. 36 yaşına gelmiş, evli barklı, boş vakitlerinde sokakta köpeğini falan gezdiren bu adamın, 2000'lerin en hip ve çılgın müziklerini yapıyor olması da çok hoşuma gidiyor ayrıca! Sound Of Silver albümünü henüz dinlemediyseniz bir yerlerden bulun dinleyin, gerçekten çok güzel.

Unutmadan, yazının başında söylemem gereken birşeyi en sonuna ekleyivereceğim şimdi: James Murphy bir süredir İngiliz The Guardian gazetesi için bir blog da tutuyor, adı da LCD Blog. Şimdiye kadar dört yazı koydu ve bu ara turneye çıktığı için pek sık yazamıyor. Yazıları da müziği gibi çok eğlenceli ve rahat okunan bir havada, kesinlikle bir göz atmanızı tavsiye ederim, dövüş sporları hobisinden tur otobüsünün şoförüne, hatta blog yazma estetiğine kadar kelalaka konulardan bahsediyor orada da!

2 yorum:

Unknown dedi ki...

muzisyenler blog yazsin, bence cok hos oluyor. dresden dolls da yapiyordu (sanirim hala yapiyorlar).

bu arada mp3leri zaman asimindan kurtarmak icin wikispace veya google pages acarsan ve sadece file upload etmek icin kullanirsan belki zaman asimi olmaz. bir de dj set tarzi seyler icin surasi ilginc: http://www.archive.org/details/audio

Harun İzer dedi ki...

hmm ya, googlepages'i kullanacaaidik ama orada da bir seferde 10mb'den büyük dosya yüklemeye izin yokmuş.. o yüzden olmadı. archive.org'u deneyeyim bi tabi :)