25 Haziran 2006

Mylo – Destroy Rock & Roll

MYLO – DESTROY ROCK & ROLL (BREASTFED)
(Roll, Ocak 2005)

Elektronik müzik, özellikle de dans müziği piyasasında ilginç bir döngü vardır. Bir grup (veya kişi) ilk başta bir single çıkarır, bu başarılı olursa bunu bir başkası izler, işler bir süre böyle devam ettikten sonra sanatçı eğer gerekli cesareti toplarsa ve beklenti de varsa yayınlanan single'ları ve toparlar ve yeni bir iki parça daha ekleyerek ilk albümünü çıkarır. Mylo, yani Myles McInnes’in Destroy Rock & Roll albümü de bu yollardan geçmiş bir albüm. McInnes, 2003 yılı ortalarında (şu anki albümü ile aynı adı taşıyan) ilk single’ını yayınladı ve Pete Tong’dan Erol Alkan’a bütün ünlü DJ’lerin favorisi oldu, daha sonra kasım gibi ikinci single’ı (aslında ep) “Paris Four Hundred” yayınladı, yine herkesin gözdesi oldu... Ve 2004 yılı Mayıs ayı gibi beklenen albümü yayınladı ve Mylo beklentileri hiç de haksız çıkarmadı: birbirinden güzel 14 parça içeren bu albüm, ünlü DJ Mag dergisinden ağır İngiliz gazetesi The Guardian'a İngiliz basınından da çok güzel eleştiriler aldı. BBC'nin web sitesinde albüm hakkındaki kısa eleştirinin arkasından irili ufaklı sayfalarca okuyucu yorumu geldiğini de belirtmeden geçmemek lazım. Ülkemizde tabiki böyle bir albümden uzun süre bihaber olmamız normal ama "güvenilir kaynaklardan" edindiğimiz bilgilere göre bu albüm Fransa'da bile yeni yayınlanmış, öyleyse geç kalmamış olabiliriz diyerek 2004 yılının en güzel albümlerinden biri olan "Destroy Rock & Roll" albümüne dalalım hemen:

Albüm huzurlu bir şekilde başlıyor, sonra ortalarda oldukça bir hareketlenip sonlara doğru yine huzurlu parçalarla bizi yerimize oturtuyor, efendi efendi sona eriyor. Birçok yerde yapılan Röyksopp benzetmesi özellikle başta ve sondaki bu ağırkanlı parçalarda hissettiriyor kendini: yumuşak beat'ler, sakin ve rahatlatıcı melodiler ve tam anlamıyla bir pazar günü keyif müziği. Şahsen pek de öyle ahım şahım şeyler olmadıklarını söyleyebilirim. Cafe Del Mar serisi gibi chill-out albümlerinde sıkça duyduğumuz parçalardan belki daha iyi ama yine öyle arkaplanda kaybolan standart güzellikte parçalar, herkezi az buçuk mutlu etmeye yetecek kadar güzel olanlardan. Ama albümün ağır topları, ilk iki parçadan sonra başlayan "elektro-disko bombaları"! Muscle Cars'ın başlaması ile işlerin artık eskisi gibi gitmeyeceğini hissediveriyorsunuz (ufak bir not, Mylo bu parçayı, California UCLA'de felsefe yüksek lisansı yaptığı sıralarda aşık olduğu büyük Amerikan arabalarına ithafen yapmış). Bu parçayı Drop The Pressure takip ediyor. Drop The Pressure açık bir şekilde albümün en güzel parçası. İnsanın kanını kaynatan heyecanlı bir bas melodisi ile giriyor, Vocoder soslu bir robot sesi melodik melodik birilerinin anasına küfredip "basıncı düşürün" derken siz de heyecandan yerinizde duramıyorsunuz! Henüz bu parçayı dinleyip de sakin kalabilen birilerini görmedim. Sıradaki In My Arms da aşağı kalmıyor, 80'lerin romantik parçası Bette Davis Eyes, birdenbire bir dans parçası oluveriyor. Albüm bundan sonra da son iki parçaya kadar aynı tempoda devam ediyor, Destroy Rock & Roll ayrıca ilginç bir parça, içinde 80'lerin bütün ünlüleri geçiyor ve Duran Duran'ın üzerinde özellikle durulmuş!

80'lerin Mylo üzerindeki etkisi aşikar ama orada takılıp kalmadığı belli. Müziği bir o kadar da Daft Punk-vari coşturucu elektro sound'lar, enerjik ve keskin synthesizer tonları ve aralara çaktırmadan serpiştirilmiş akustik ses sample'ları ile dolu. Bütün bunları bir rock grubu çalıyormuşcasına birleştirmiş müziğinde. Bu arada, Myles McInnes albümdeki parçaların çoğunu tek başına, tamamen bilgisayarın başında bestelemiş. Hatta ilk başlarda keyboard ve efekt prosesörleri gibi elle tutulur elektronik cihazlar bile kullanmamış, birçok genç (ama parasız) müzisyenin yaptığı gibi ilk başlarda elinin altında sadece güçlü bir bilgisayar ve Reason gibi soft-synthesizer'lar (herhangi bir synthesizer'ı bilgisayar içinde taklit eden müzik yazılımları) varmış. Albüm öncesinde eline daha çok para geçtiğinden olsa gerek, ev stüdyosunda artık bir bilgisayar ve programlarından fazlası var. İşin daha da güzel tarafı, Mylo'nun tamamen bilgisayarda yaptığı bu eserleri konserlerinde çalarken tek bir laptop’un arkasına saklanmak gibi basit bir yola kaçmamış olması. Tabi laptop ile canlı müzik yapanları aşağılamak gibi bir niyet yok burada. Mesela Four Tet’in iki laptop ile ne tür harikalar “yaratabildiğini” pek de güzel gördük ve dinledik. Ama Mylo’nun heyecanlı dans müziği ruh olarak rock’a çok daha yakın ve bu yüzden de sahnede bir laptop cambazlığının yeterli olamayacağı aşikar. McInnes, konserlerinde bolca keyboard, iki gitar, bas, davul ve kendisi dahil dört kişilik bir kadro ile sahneye çıkıyor. Bu durumda da konserler bir dj performansından ziyade gerçek bir rock konseri havasında geçiyor olduğu söylenebilir – herkesin bolca dans ettiği bir konser! Bu formülü oldukça başarılı uyguluyor olsa gerek, sanatçı 2004 başından beri ünlü Glastonbury dahil birçok festivalde ve değişik mekanlarda durmadan konserler vermiş.

Hiç yorum yok: