25 Haziran 2006

Rilo Kiley – More Adventurous

RILO KILEY – MORE ADVENTUROUS (Brute / Beaute Records)
(Roll, Haziran 2005)

“Neden bana kimse daha önceden haber vermedi??” Bazen bir albüm dinleyip böyle deyiveriyor insan. Veya nasıl olmuş da bunu kaçırmışım? Ama oluyor işte, ne güzel bir şeymiş bu böyle derken bir de bakıyorsunuz etrafa, adamların üçüncü albümleriymiş, zaten arada bir sürü de ep yayınlamışlar… Hatta bununla da kalmayıp son albümlerinin bir sürü eleştirmen tarafından pek de beğenilmediğini, zira eski samimiliklerini kaybettiklerini, müzik endüstrisine ruhlarını satıp indie-rock alemine ihanet ettiklerini, bu yüzden de tüm indie piyasası tarafından lanetlendiklerini okuyup iyice allak bullak oluyorsunuz. Ama daha yeni tanımıştım onları, niye bu zalim eleştiriler falan derken hafiften hayalleriniz kırılıyor. Ama bunlar üzerine fazla düşünmeden bir güzel küfredip yaralı benliğinizi kurtarabilirsiniz, “eleştirmenleri s.keyim”. Ve bütün söylenenleri bir kenara atıp o çok sevdiğiniz albümü kulaklıktan yüksek sesle tekrar tekrar dinlemeye devam edebilirsiniz!

Rilo Kiley ile tanışmam ve olayların gelişmesi yukarıdaki gibi özetlenebilir. Gerçekten de taa 1995’lerde kurulan bu grup, geçtiğimiz yıl Ağustos ayında üçüncü albümü “More Adventurous”u yayınladı. Albümün yayınlanmasından önce EMI ile çalışacakları yönünde haberler yayılmış, sonrasında da özellikle indie-müzik ile ilgili belli başlı web sitelerinde yayınlanan olumsuz eleştiriler duruma tuz biber ekmiş. Ama bir başka taraftan da albüm Rolling Stones’un geçtiğimiz yılın en iyi albümler listesinde sekizinci sırada yer alıyor. Rilo Kiley’in tarzı tam anlamıyla akustik ve folk rock kulvarında. Zaten grup üyeleri yeni Amerikan folk camiası ile de oldukça yakın, Ben Gibbard gibi isimlerle ortak çalışmaları olmuş, Saddle Creek’den geçmişlikleri var (ikinci albümleri oradan yayınlanmış). Bu albümde emeği geçenler arasında da bu camianın önemli bazı isimleri var: Saddle Creek’den Mike Mogis ve Dntel/Postal Service projelerinden tanıdığımız Jimmy Tamborello bunlardan bazıları. Albümün grubun önceki albümlerine göre daha bir elden geçmiş, daha bir stüdyo albümü olduğu açık ama bu kesinlikle kötü bir şey de olmamış. Arada sırıtan bir iki şarkıyı (özellikle I Never) saymazsak şarkılar sadece bir gitar ile de rahatça söylenebilecek kıvamda. Ancak burada esas vurucu unsur vokalist Jenny Lewis’in sesi. İddialı bir yorumla Joan Baez’i hatırlatıyor diyenler var ve hak vermemek elde değil. Hollanda’nın ünlü indie-rock grubu Bettie Serveert ile de benzerlikler sezinliyoruz, özellikle yarattığı o melankolik hava sayesinde. Yine de kendine has bir tınısı var Lewis’in sesinin. Bazen hüzünlü, hafif içine kapanık, bazen huzur verici – sanki üstünüzü örttükten sonra size masallar okuyan bir anne gibi, bazen de her an patlamaya hazır bir halde – sanki hala iç çekişmeleri içinde huzur bulmaya çalışan bir ergen gibi. Bütün bunlar grubun müziği ile birleşince ortaya çok tatlı birşeyler çıkıyor, içine rahatlıkla sığınabileceğiniz, kendiniz ile kolaylıkla özdeşleştirebileceğiniz, tek başınıza olsanız bile size huzur ve mutluluk verebilecek bir müzik.

Rilo Kiley’in kelimeleri de müziği gibi, bazen eğlenceli, bazen politik ama genel olarak aşk, ayrılıklar ve kararsızlıkların çevresinde dönüyor. Albümün açılış şarkısı It’s A Hit (bu şarkı aynı zamanda albümün ilk single’ı ve hit’i idi) biraz politikacılara, biraz askerlere biraz da sanat çevrelerine giydiriyor ama sonunda grup kendine de çuvaldızı batırmaktan kaçınmıyor: “tabiki bütün bunları yemiyorum / ama ben de aynısını satmaya çalışıyorum”. Ve buradan intihar eden bir arkadaşın hatırlattıklarına, boş konuşmalara, dokunuşlara ve oradan sekse kadar herşeyden bahsediyorlar…

Sonuç olarak aslında üzerinde fazla kafa yormadan dinlerseniz böyle bir albümü güzel bulmamak elde değil. Özellikle folk rock şarkılarını seviyorsanız, tatlı bir kadın sesi sizi hala sımsıkı sarabiliyorsa ve Richard Linklater filmlerinden hoşlanıyorsanız!

Hiç yorum yok: