25 Haziran 2006

Robert Henke (Monolake) ile bir röportaj

MONOLAKE (Robert Henke)
(Bant, Aralık 2005)

“Benim için karanlık daha duygusal. Karanlığım tutkular ve umutlarla dolu, bazen de oldukça rahatlatıcı olabiliyor.” İşte iki cümle ile Monolake, devamı da aşağıdaki satırlarda…

Elektronik dans müziği, 2000’lerin başlarından itibaren hızlı bir ivme ile küçülüp çekirdekleşen minimal house / minimal techno gibi akımlar da giderek daha çok ilgi görmeye başladı. Ama sadece dans müziği alanında değil elektronik müziğin diğer alanlarında da daha minimal akımların geliştiğini takip ettik. Robert Henke, ya da daha bilinen adı ile Monolake de tam da bu iki alanın ortasında, özel bir yerlerde duran özel bir sanatçı. Onun müziği Blade Runner’ın karanlık, yağmurlu ve futuristik atmosferini hatırlatan, oldukça ritmik ama içe dönük bir müzik. Biraz Autechre’in Amber albümüne, biraz Future Sound of London’ın Lifeforms dönemine benziyor ama bir o kadar da kendine özgü ritimler ve sesler ile dolu, henüz doğmamış bir bebeğin karanlık ama sıcak dünyasını andırıyor.

En son bu yaz sekizinci albümü Polygon_Cities ile gündeme gelen Henke, elektronik müziğe olan ilgisinin Jean Michel Jarre - Oxygene albümünü keşmetmesiyle başladığını söylüyor. Küçükken biraz da ailesinin isteksizliği yüzünden bir enstrüman çalmayı öğrenememiş. “Belki de bu yüzden, klasik enstrümanları çalmayı beceremediğimden seslere karşı derin bir ilgi geliştirdim ve ses örgüleri (soundscape) üzerine yoğunlaştım” diyor. “Ama geriye bakınca bunun kendi yolumu bulmam için faydalı olduğunu bile söyleyebilirim, neden bilgisayarlarda yapabileceklerimin daha ancak yüzeyindeyken klasik enstrümanları kullanmaya çalışayım ki?”

Çalışmalarına ünlü (hatta efsanevi) Basic Channel / Chain Reaction plak şirketlerinde başlayan Henke, kendine elektronik müzik camiasında oldukça saygın bir yer de edinmiş durumda: On yıl içinde 10 albüm ve bunun iki katı kadar single yayınlamış, Japonya’dan Brezilya’ya dünyanın birçok yerinde konserler veriyor, MUTEK gibi festivallerde özel performanslar sergiliyor ve Deadbeat, Ricardo Villalobos gibi isimlerle de ortak projeler yapmakta. Özellikle Deadbeat ile kendi yazdığı Atlantic Waves programı vasıtasıyla verdiği konserler oldukça ilgi çekici: bu program sayesinde iki müzisyen birbirlerinden farklı kıtalarda internet üzerinden beraber çalabilmekte. Henke, başka müzisyenler ile de Atlantic Waves konserleri vermeyi planladığını, hatta belki bir noktada bir konser albümü bile çıkarabileceğini söylüyor. Yakın zamanda Depeche Mode’un yeni albümündeki ‘The Darkest Star’ parçası için bir de remix yapmış, bu sayede vokallerle ve şarkı sözleri ile uğraşmanın da oldukça ilginç olduğunu keşfettiğini söylüyor.

Henke’nin bazı çalışmaları sadece müzik olmanın da ötesinde: Meksika’daki MUTEK festivalinde prömiyerini yaptığı “Studies For Thunder Live” etkileyici bir ses enstalasyonu, gökgürültülü bir fırtına atmosferini sentetik seslerle yaratıyor. Henke bu çalışmanın CD formatında aktarılmasının mümkün olmadığını söylüyor. Meksika’da açık bir arazide 4 kanal üzerinden gerçekleştirilen bu performans, daha sonra Kanada’da 8 kanal üzerinden tekrarlamış. Henke galerilere yönelik ‘heykelvari’ bazı ses örgüsü projeleri de yapmış ancak son zamanlarda bunlara pek vakit ayıramadığını da söylüyor.

Robert Henke, aynı zamanda Monolake’in ilk yıllarındaki ortağı Gerhard Behles’in geliştirdiği ünlü Ableton Live müzik programının Ar-Ge ekibinin de baş aktörlerinden. Ancak Ableton Live için çalışırken kendi müzikal zevklerini bir kenara bırakıp olaya fonksiyonel yaklaşıyor: “Program geliştirmeyi bir kalem yapmak gibi düşünebilirsiniz. İnsanların bununla ne yazdığını bilmeniz gerekmiyor, teknik olarak nasıl yazdıklarını bilmeniz yeterli.” Ableton Live kullanıcıları kuzeyli cazcı Eivind Aarset’den Mogwai’ye, Fransız ikili Daft Punk’tan breakbeat ustası Rennie Pilgrem’e kadar uzanmakta...

Son olarak kendisine en beğendiği filmleri soruyoruz, bazıları tam da tahmin ettiğimiz gibi: Blade Runner, Alien ve Brazil. Ama açıkcası Being John Malkovich, Fear and Loathing in Las Vegas ve hatta La Dolce Vita’yı pek beklemiyorduk! Tabi ekliyor: “Bu listeye daha da devam edebilirim, hepsi güzel filmler ama bir başka 500 film için de bunları söylemek mümkün!”

Robert Henke ile yaptığım röportajın tamamını http://monolake.de/interview06.html adresinden okuyabilirsiniz.

Hiç yorum yok: