Yılın son haftaları itibariyle yılsonu listeleri yapmaları beklenir herkesten. Bu konuda düşündüklerimi geçen yılbaşı öncesi ifade etmiştim. Fikir değiştirmiş değilim, hatta bu sene bu konuyu tamamıyla pas geçmenin keyfi içindeyim, en ufak bir sıralama bile yapmadım.
Neyse, geyik bir yana, bu programda başka türlü bir 2009 seçkisi yaptım ama. Yıl içinde dinleyip de (veya dinlemeyip de!) yeterince farkına varamadığım, gözümden kaçmış, dikkatimi çekmemişken son anda farkettiğim bazı gruplara yer verdim. Hepsi güzel albümlerden hoş şarkılar. Ama işte, binlerce albümün çıktığı bir yıl içerisinde, kimbilir daha neler kaçırmışızdır zaten...
Hemen kısa bazı notlar vereyim:
* Vazgeçtim, kısa not falan vermeyeceğim bu sefer.
* Evet, kusura bakmayın :)
Bu arada, şimdiden söylemiş olayım, gelecek hafta yine bir konuğum olacak - kendisini aynı zamanda Bedük'ün ekibinden de tanıyor olabilirsiniz - Multitap grubundan Selim Sümer!
Aralık 2009 Alçak Basınç
23 Aralık 2009
19 Aralık 2009
15 Aralık - Portishead
Bu haftaki program biraz anonssuz oldu, zaten buraya da oldukça geç koydum yine. Ama kısa bazı notlarım var kesinlikle:
* Şu Lee Fields şarkısı, Daptone Gold isimli bir derleme albümden. Albümü yayınlayan Daptone Records ise son zamanlarda karşılaştığım en ilginç plak şirketlerinden biri. Özellikle Soul, Funk, Gospel ve Afrobeat tarzları üzerine uzmanlaşmış ve format olarak ekseriyetle plak yayınlayan, tam anlamıyla oldschool bir şirket. Kendileri hakkında yazdıklarına bakılırsa işlerini büyük bir aşk ile yapıyorlar ve çok da hoş müzikler yayınlamaktalar. Gelecek hafta bunlardan bir tane daha gelecek kesin!
* The Bookhouse Boys, İngiltere'den oldukça güzel bir grup, derin bir vokal, hafif Americana sound'lu, güçlü bir müzik. Bir dinlemenizi tavsiye ederim.
* Twinkranes'in yeni şarkılarını çalmak için albümünü ısmarladım ama mp3 olarak mı satın alsaydım diye sabırsızlık belirtileri de göstermiyor değilim. Ayrıca işin ilginci, P2P kaynakları üzerinden de bulunamıyor bu albüm. Hayret!!
* Portishead'in yeni şarkısı Chase The Tear, neredeyse techno olmuş! Ayrıca çok güzel de olmuş, başı sonu biraz belirsiz, hafif demo tadında ama olsun.
15 Aralık 2009 Alçak Basınç
* Şu Lee Fields şarkısı, Daptone Gold isimli bir derleme albümden. Albümü yayınlayan Daptone Records ise son zamanlarda karşılaştığım en ilginç plak şirketlerinden biri. Özellikle Soul, Funk, Gospel ve Afrobeat tarzları üzerine uzmanlaşmış ve format olarak ekseriyetle plak yayınlayan, tam anlamıyla oldschool bir şirket. Kendileri hakkında yazdıklarına bakılırsa işlerini büyük bir aşk ile yapıyorlar ve çok da hoş müzikler yayınlamaktalar. Gelecek hafta bunlardan bir tane daha gelecek kesin!
* The Bookhouse Boys, İngiltere'den oldukça güzel bir grup, derin bir vokal, hafif Americana sound'lu, güçlü bir müzik. Bir dinlemenizi tavsiye ederim.
* Twinkranes'in yeni şarkılarını çalmak için albümünü ısmarladım ama mp3 olarak mı satın alsaydım diye sabırsızlık belirtileri de göstermiyor değilim. Ayrıca işin ilginci, P2P kaynakları üzerinden de bulunamıyor bu albüm. Hayret!!
* Portishead'in yeni şarkısı Chase The Tear, neredeyse techno olmuş! Ayrıca çok güzel de olmuş, başı sonu biraz belirsiz, hafif demo tadında ama olsun.
15 Aralık 2009 Alçak Basınç
09 Aralık 2009
8 Aralık - Proudpilot & Jonsi
Bugünkü programda benim için ilginç bir sürü parça vardı aslında. Mesela, birkaç hafta önce Ekin Sanaç'ın bana ilk kez dinlettiği CFCF'in How Bizarre yorumu. Sonra İsveç'ten Nicolas Makelberge, kendisi buradaki şarkısının da yer aldığı albümünü 2006'da çıkarmış. Pek güzel bir space / balearic disco çalışması, tam böyle Aeroplane veya Lindstrom hayranlarına göre. Plastiscines var bir de, bir takım Fransız hatunlardan kurulu pek güzel bir punk/rock grubu. Onların burada çaldığım Barcelona isimli şarkılarının pek güzel birkaç remix'i de olduğunu söylemiş olayım arada.
Ama özellikle beni etkileyenlere gelirsek, ilki Jonsi olsa gerek. Hafif Müzik'te detaylı olarak yazdım aslında ama kısaca tekrarlayacak olursak, Jonsi Sigur Ros'un vokalisti olur ve geçen sene erkek arkadaşı Alex ile yayınladığı Riceboy Sleeps'i takiben, önümüzdeki mart ayında tamamen kendi çalışmalarından oluşan bir albüm yayınlayacakmış. Bu programda çaldığım şarkı da orada yer alacak parçalardan. Web sitesine de bir göz atın: jonsi.com
Programın diğer önemli grubu ise - aslında albümlerini fazlasıyla gecikeli olarak dinlediğim - Proudpilot. Bu albüm, Peyote'nin plak şirketi olan Peyote Müzik tarafından yayınlanan ikinci albüm ve Monsters exist adını taşıyor. Ekin ve Pınar Üzeltüzenci ve Kaan Akay'dan oluşuyor ekip, zaten Peyote'nin takipcisi iseniz büyük ihtimalle bu grubu duymuş / dinlemişsinizdir. Albümü çok beğendim ben. Şarkılarına bir sürü güzel remix de yapılabilir diye geçti aklımdan. Hepsi içinde en sevdiğim de programda çaldığım O.B.D. oldu sanırım. Bu arada, yukarıdaki foto Berlin'de geçenlerde verdikleri konserden (sanırım ondan- Berlin'de ilk kez çalıyorlardı galiba). myspace.com/proudpilot
8 Aralık 2009 Alçak Basınç

8 Aralık 2009 Alçak Basınç
03 Aralık 2009
28 Kasım - The Crêpes ve Paralel Evren
Geçen haftalardan bir program, biraz gecikmiş olarak şarkı listesini ve dinleme linkini ekliyorum. Özellikle Paralel Evren isimli ilginç bir yerli grubumuzu çalmıştım, o yüzden atlamamak istedim bunu.
Paralel Evren, İstanbul'lu genç bir grup, dört kişiden oluşuyor ekip. Pek fazla konser vermiyorlar, belki de veremiyorlar. Ama müziklerini çok beğendim ben. Her açıdan mükemmel olmayabilirler ama anlaşılan ne yapmak istediklerini biliyorlar ve onu da güzel yapmışlar. Ayrıca kayıtlarını da oldukça başarılı buldum, enstrüman seslerindeki temizlik derli topluluk da oldukça etkiledi beni. Ocak ayı içerisinde bir Peyote konseri olabilirmiş ama, bakalım merakla bekliyorum, olursa gideceğim. Myspace sayfaları myspace.com/paralelevren şeklinde.
Diğer bahsedeceğim grup ise The Crêpes, onlar ise İsveç'ten. Aslında İsveç alternatif müzik camiasını takip edenler için tanıdık sayılabilecek iki ismin bir araya gelmesinden oluşmuş bu grup: The Studio'dan Dan Lissvik ve The Embassy'den Fredrik Lindson. Yaptıkları müzik bence tam İsveç indie-folk sound'u. Böyle tertemiz akustik gitar soundları, birazcık synth, sempatik vokaller, adamı dövmeyen, sevgiyle yaklaşan ritimler vs vs. Beğenerek dinliyoruz kısacası :) Onların myspace adresi ise myspace.com/thecrepes.
28 Kasım 2009 Alçak Basınç
Paralel Evren, İstanbul'lu genç bir grup, dört kişiden oluşuyor ekip. Pek fazla konser vermiyorlar, belki de veremiyorlar. Ama müziklerini çok beğendim ben. Her açıdan mükemmel olmayabilirler ama anlaşılan ne yapmak istediklerini biliyorlar ve onu da güzel yapmışlar. Ayrıca kayıtlarını da oldukça başarılı buldum, enstrüman seslerindeki temizlik derli topluluk da oldukça etkiledi beni. Ocak ayı içerisinde bir Peyote konseri olabilirmiş ama, bakalım merakla bekliyorum, olursa gideceğim. Myspace sayfaları myspace.com/paralelevren şeklinde.
Diğer bahsedeceğim grup ise The Crêpes, onlar ise İsveç'ten. Aslında İsveç alternatif müzik camiasını takip edenler için tanıdık sayılabilecek iki ismin bir araya gelmesinden oluşmuş bu grup: The Studio'dan Dan Lissvik ve The Embassy'den Fredrik Lindson. Yaptıkları müzik bence tam İsveç indie-folk sound'u. Böyle tertemiz akustik gitar soundları, birazcık synth, sempatik vokaller, adamı dövmeyen, sevgiyle yaklaşan ritimler vs vs. Beğenerek dinliyoruz kısacası :) Onların myspace adresi ise myspace.com/thecrepes.
28 Kasım 2009 Alçak Basınç
18 Kasım 2009
17 Kasım - Twinkranes ve 123
Olamaz yılın sonu geliyor! Yine yılsonu listeleri gelecek, korkulu rüyam. Açıkcası esas korkum hatırlayamamak, çok şey var ve hangisini ne zaman dinlemiştim ve ne düşünmüştüm hatırlayamıyorum. Bunadım yakında (evet bak belirtileri bile ortada). Neyse, bu konuya fazla takılmıyoruz.
Geçen hafta 123'ün albümü yayınlanmış, en sevdiğim müzik dükkanı (az kaldı zaten onlardan) Lale Plak'tan gittim aldım hemen. 123, eski Dandadadan'ın üç üyesinin (Burak, Feryin ve Berke Can) yeni grubu. Aslında geçen seneden beri hazırlanıyorlardı, arada bir iki konserleri de olmuştu da gidememiştim. Sonunda albüm çıktı ve oldukça da güzel olmuş, keyifli olmuş. Yanında çok hoş bir kitap da geliyor. Aslında kitapla beraber CD geliyor desem yeridir, kocaman, kalın kapaklı bir kitap bu. Kitaptaki resimlerle denk, oldukça naif, tatlı bir müzik yapıyor 123 (ki aslında benim için biraz fazla sakin bile diyebilirim). Bundan sonra bir konserlerini yakalamam lazım - Hazal'dan duyduğum kadarıyla konserleri de oldukça güzelmiş. Şimdi en büyük sorunum, bunu kitaplığa mı koymalı yoksa CD'lerin arasına mı şeklinde :) Bu arada bundan sonraki ilk konserleri 9 Aralık'ta eski Balans'ta imiş (yeni adını beğenmiyorum oranın, o yüzden yazıyorum!)
http://www.myspace.com/123fromistanbul
Bu haftanın asıl sürpriz ekibi ise Twinkranes isimli Dublin'li grup idi. İlk dinleyişte aşık oldum. Bi kere üç temel noktadan vuruyorlar beni:
1) Krautrock tandansı
2) Etkin synthesizer kullanımı!
3) Garip grup isim ve şarkı adları!!!
Ayrıca aynı anda şu üç grubu birden referans verebiliyorum onlar hakkında; Happy Mondays, Fujiya & Miyagi ve Chemical Brothers. Grubun üyelerinden biri DJ'likten yetişme imiş. Bekliyorum bakalım albümlerini.
http://www.myspace.com/twinkranes
Son olarak, The Drums söylendiği kadar hoş bir grupmuş (Sarp'a bu selam - ama çok da abartacak bi olay değil!). Fools Gold, Vampire Weekend'in gizli bir projesi değilmiş, Destroyer ismiyle tanınan Dan Bejar 15 dakikalık muhteşem bir bir "indie-pop süiti" yapmış ve Yeasayer'ın yeni şarkısı süpermiş. Haftaya görüşmek üzere!
17 Kasım 2009 Alçak Basınç

http://www.myspace.com/123fromistanbul

1) Krautrock tandansı
2) Etkin synthesizer kullanımı!
3) Garip grup isim ve şarkı adları!!!
Ayrıca aynı anda şu üç grubu birden referans verebiliyorum onlar hakkında; Happy Mondays, Fujiya & Miyagi ve Chemical Brothers. Grubun üyelerinden biri DJ'likten yetişme imiş. Bekliyorum bakalım albümlerini.
http://www.myspace.com/twinkranes
Son olarak, The Drums söylendiği kadar hoş bir grupmuş (Sarp'a bu selam - ama çok da abartacak bi olay değil!). Fools Gold, Vampire Weekend'in gizli bir projesi değilmiş, Destroyer ismiyle tanınan Dan Bejar 15 dakikalık muhteşem bir bir "indie-pop süiti" yapmış ve Yeasayer'ın yeni şarkısı süpermiş. Haftaya görüşmek üzere!
17 Kasım 2009 Alçak Basınç
10 Kasım 2009
10 Kasım - Ekin Sanaç (Kim Ki O)

İlk konuğum Kim Ki O grubunun iki üyesinden Ekin Sanaç idi ve onunla program için söyleşimizi de mobil kayıt şeklinde yaptık. O önceden şarkılarını seçti ve bana verdi, pazar günü buluşup önce biraz havadan sudan konuştuk, sonra kayda geçtik. Keyifli oldu. Keşke ufak bir de kameram olsaymış. Ekin'e tekrar çok teşekkürler buradan, programa katıldığı için! (Ayrıca ekibin diğer üyesi Berna'yı da atlamayayım, onu da bir ara yakalayacağım kesin)
Kim Ki O'nun web sitesi http://www.kimkio.org/ ve myspace adresi de http://www.myspace.com/kimkio şeklinde.
Bu hafta programı da Ekin'in seçtiği parçalar belirledi biraz. Getirdikleri arasında benim favorilerim (daha önce bilmediğim gruplar olduğu için belki de) CFCF ve Liechtenstein oldu. Özellikle CFCF'in kullandığı şu lead synth ve bas sesi, hastasıyım. Bir de Ekin ile off-the-record şöyle bir tesbit yaptık; The Go Find, plak şirketi Morr Music'in en karakteristik gruplarıdan biridir.
İlk dış kaydım olduğu için ses ve söyleşi ile ilgili ufak sorunlar da olmadı değil, şimdiden kusurum affola! Bundan sonra giderek düzelteceğim artık. Konuklu programlara da devam edeceğim, hatta sıradaki konuğum umarım güzel bir sürpriz ile beraber olacak. Bir de bu mikrofonla ayaküstü kayıt konusunda başka bazı cin fikirlerim var ki onları da hayata geçirmek için heyecanlanıyorum. Yenilikler devam edecek! :)
10 Kasım 2009 Alçak Basınç
04 Kasım 2009
3 Kasım - Dragonette
Bu hafta iki grubun yeni albümleri vardı gündemde. Dragonette ve Tegan and Sara'nın yeni albümleri.
Tegan and Sara Kanada'lı bir grup. Öyle çok taze yeni bir ekip de değiller. İlk albümlerini 99'da çıkarmışlar ve bu yeni albümleri Sainthood onların 6. albümü! Ayrıca bir ikili de değiller - Tegan ve Sara kardeşler dışında üç üyesi daha var grubun. Bir "trivia" daha vereyim; ilk albümün hemen sonrasında "hemşeri"leri Neil Young tarafından farkediliyorlar ve ikinci albümlerini onun plak şirketi Vapor Records'dan yayınlıyorlar. Ben onları (birçoğumuz gibi belki de) 2004 yılındaki So Jealous albümü ile keşfetmiştim - oradan Walking With A Ghost pek sevilen güzel bir şarkıdır ve ben de programda birkaç kere çalmıştım sanırım. Ama onun dışında da çok güzel şarkıları var ve kızların sesleri de çok hoşuma gider. Yeni albümün açılış şarkısı programda da çaldığım Arrow ve çok sıkı bir şarkı.
Diğer grubumuz Dragonette da Kanada'lı ama nispeten daha taze bir ekip. İlk albümleri Galore'u 2007'de çıkarmışlardı. Benim onları keşfetmem bu albümden Competition'ın süper bir remix'ini dinlemem ile olmuştu (Ocelot remixi idi galiba). Dört kişilik bir ekip ama esas elebaşı vokalist Martina Sorbara ve bas gitarist Dan Kurtz. Onlar da geçtiğimiz günlerde ikinci albümlerini yayınladılar. Fixin' To Thrill ismini taşıyor bu albüm ve ilk dinleyişte kanımı kaynattı, ilk albümlerinden daha bile güzel buldum bunu. Merakla bekliyorum bakalım 2010'da aralardan fırlayıp bir yerlere gelebilecekler mi...
Son olarak, sevgili Annie sonunda yeni albümünü çıkarmak üzere, yeni bir prodüksiyon ile tabi. Detaylar gelecek haftaya ama programda şimdiden bir şarkısı var.
3 Kasım 2009 Alçak Basınç
Tegan and Sara Kanada'lı bir grup. Öyle çok taze yeni bir ekip de değiller. İlk albümlerini 99'da çıkarmışlar ve bu yeni albümleri Sainthood onların 6. albümü! Ayrıca bir ikili de değiller - Tegan ve Sara kardeşler dışında üç üyesi daha var grubun. Bir "trivia" daha vereyim; ilk albümün hemen sonrasında "hemşeri"leri Neil Young tarafından farkediliyorlar ve ikinci albümlerini onun plak şirketi Vapor Records'dan yayınlıyorlar. Ben onları (birçoğumuz gibi belki de) 2004 yılındaki So Jealous albümü ile keşfetmiştim - oradan Walking With A Ghost pek sevilen güzel bir şarkıdır ve ben de programda birkaç kere çalmıştım sanırım. Ama onun dışında da çok güzel şarkıları var ve kızların sesleri de çok hoşuma gider. Yeni albümün açılış şarkısı programda da çaldığım Arrow ve çok sıkı bir şarkı.
Diğer grubumuz Dragonette da Kanada'lı ama nispeten daha taze bir ekip. İlk albümleri Galore'u 2007'de çıkarmışlardı. Benim onları keşfetmem bu albümden Competition'ın süper bir remix'ini dinlemem ile olmuştu (Ocelot remixi idi galiba). Dört kişilik bir ekip ama esas elebaşı vokalist Martina Sorbara ve bas gitarist Dan Kurtz. Onlar da geçtiğimiz günlerde ikinci albümlerini yayınladılar. Fixin' To Thrill ismini taşıyor bu albüm ve ilk dinleyişte kanımı kaynattı, ilk albümlerinden daha bile güzel buldum bunu. Merakla bekliyorum bakalım 2010'da aralardan fırlayıp bir yerlere gelebilecekler mi...
Son olarak, sevgili Annie sonunda yeni albümünü çıkarmak üzere, yeni bir prodüksiyon ile tabi. Detaylar gelecek haftaya ama programda şimdiden bir şarkısı var.
3 Kasım 2009 Alçak Basınç
27 Ekim 2009
27 Ekim - Pop Muzik!


Son olarak, başlıkdaki Pop Muzik'e gelelim. Bu şarkıyı hepiniz bilirsiniz: "New York Paris London Munich / Everybody talk about... POP muzik..." şeklinde gider hani. Bundan tam 30 sene önce M isimli İngiliz grup tarafından bestelenmiş. Şimdi bu synth-pop klasiğinin 30. yılı şerefine ilginç bir remix single'ı yayınlanmış, ben de oradan tekrar geldim bu dünyalar şekeri parçaya. Dijital single'da toplam 13 remix yer alıyor ve özellikle Todd Terje ve Devo'nun remix'leri oldukça güzel. Sesini iyice açıp dinlenecek cinsten bir klasik, her ne kadar klişe olsa da!
Son son bir not - El Perro Del Mar sevenler, onun yeni albümünü bir dinlesinler, şaşırmaya hazır olsunlar ama!
27 Ekim 2009 Alçak Basınç
20 Ekim 2009
Satılık CD Player: Pioneer CDJ 500s

http://www.gittigidiyor.com/php/urun.php?id=21508181
Gittigidiyor'da hemen satış fiyatı 1.200 TL, açık arttırma fiyatını 900 TL olarak belirledim. Yani biraz pazarlık payımız var :)
İlgilenenler için aşağıda da fotoğraflar:


20 Ekim - Yuksek!
Geçen hafta çaldığım parçaların listesi aşağıdadır. Bu sefer yine yazıyı kısa kesiyorum, gündemi (politik olanı daha çok) takip edeyim derken yazı yazacak vakit kalmadı. Ama dikkat ettiyseniz programın başında ve sonunda Yuksek çaldım, şu Fransız çocuk yani. Sağlam parça ya, bi gece bi yerlerde çalmak istiyorum bunu gümbür gümbür! Bakalım..
20 Ekim 2009 Alçak Basınç
20 Ekim 2009 Alçak Basınç
13 Ekim 2009
13 Ekim - Daniel Merriweather

Daniel Merriweather... Son zamanlarda sıkça dinlediğim sanatçılardan biri. İsmini ilk kez Mark Ronson'un Version albümü ile duymuştum, şu ünlü Stop Me yorumu ile. Meğer Ronson, kendi plak şirketi Allido için kapatmış kendisini de sonra bi de albüm çıkarmış! "Love & War" adını taşıyor bu albüm, geçtiğimiz aylarda yayınlandı. Oldukça da güzel. Prodüktör olarak tabiki Mark Ronson'ı görüyoruz, ayrıca Adele ve yine Allida Records'dan Wale gibi bir iki hoş konuk sanatçı da var. Keyifli ritimler, hoş bir vokal, neşeli dakikalar :)
13 Ekim 2009 Alçak Basınç
06 Ekim 2009
6 Ekim - Air


Haftanın sürpriz albümü ise, son aylarda bir iki single'larını dinlediğim Music Go Music'in yeni albümü Expressions oldu. Çok güzel olmuş, neye benziyor derseniz, biraz Camera Obscura, biraz Scissor Sisters, arası artık sizce neredeyse. Keyifli, eğlenceli.
Biraz fazla değil mi bu kadar eğlenceli müzik diyenlere ise Lisa Ekdahl'ı öneriyorum. Daha bir caz yapıyordu kendisi önceleri, şimdi singer / songwriter'lığa kaymış. Sesi muhteşem, şarkıları da güzel olmuş, daha ne isteriz?
6 Ekim 2009 Alçak Basınç
30 Eylül 2009
22 Eylül - Imogen Heap

Yine oldukça gecikmeli bir post, önceki haftanın programı. Uzun süredir ortalarda olmayan bir isim, Imogen Heap geri döndü, albümü yayınlandı, hatta Türkiye'de bile (Sony Music'in yabancı müzikler ekibindeki fıstıklara selam buradan!) Güzel de bir albüm, kendisini Frou Frou zamanından seviyorsanız veya daha iyisi, bir önceki albümü Speak For Yourself'i sevdiyseniz, bunu kaçırmayın. Yine o tatlı sentetik melodileri ve huzur verici sesi ile çok başarılı bir albüm yapmış Imogen Heap.
Haftanın bir diğer sağlam ismi ise Daniel Merriweather idi kesinlikle. Bu ismi bir kenara yazın derim. Zaten ilerki programlarda daha detaylı olarak bahsedeceğim ben de kendisinden!
22 Eylül 2009 Alçak Basınç
08 Eylül 2009
8 Eylül - Tonto's Expanding Head Band
Bu ara ilk synthesizer'lar ile ilgili bir kitap okuyorum, Analog Days adında. Aslında daha çok 60'ların sonlarında Moog ve Buchla'nın ürettiği ilk ticari synthesizer modelleri ve bunlar sayesinde elektronik müziğin nasıl yayıldığını anlatan bir kitap bu. Çok da ilginç hikayeler ve bilgiler edindim buradan. Mesela o zamanlarda "analog" synthesizer diye bir tabirin olmadığını (bu terim çok daha ileride, dijital synthesizer'lar üretildiğinde ortaya çıkmış), synthesizer'ın popülaritesini üçyüz küsür sene öncesinden bir klasik müzik bestecisi, J.S. Bach sayesinde (Wendy Carlos'un Bach'ı yorumladığı Switched-on Bach albümü ile) kazandığını, bunun üzerine dönemin genç gruplarının (The Beatles, The Doors, Rolling Stones, Pink Floyd...) bu akıma kapılarak albümlerinde synthesizer da kullanmaya başladığını ve bütün bu gelişmeleri korkuyla takip eden Amerikan Müzisyenler Sendikası'nın "bu şeytan icadı yüzünden mesleğimiz elden gidecek" feryatları içerisinde synthesizer satışlarını engellemeye çalıştığını...
Ama bence asıl ilginci, ilk elektronik müzik bestecilerinin; daha önce kimsenin duymadığı sesler üreten bu alet ile daha önce duyulmamış müzikler yapan öncü bestecilerin hikayelerini okumak oldu. Tonto's Expanding Head Band de bu gruplardan biri. Elektronik mühendisliği konusunda oldukça deneyimli olan iki müzisyen, Malcolm Cecil ve Bob Margouleff, değişik synthesizer'ları birleştirerek TONTO adını verdikleri kendi "süper synthesizer"larını yaratmışlar ve bununla hem yeni ve sıradışı, hem de keyifli (deneysel olmayan!) müzikler yapmışlar. Tonto'nun fotoğrafları oldukça çarpıcı. Moog dışında EMS, ARP ve Oberheim gibi değişik synthesizer'lardan parçalar içeriyormuş bu dev yaratık. İkili yaptıkları ilk çalışmaları 1971 yılında Zero Time isimli albümleri ile yayınlamış. Ama isimlerini asıl duyuran, aynı dönemlerde onları dinleyen ve etkilenen önemli bir isim, Stevie Wonder ile beraber yaptıkları çalışmalar olmuş. Wonder'ın Motown tarafından yayınlanan Music Of My Mind albümü ve onu takiben gelen iki albüm (ünlü Talking Book ve Fulfillingness' First Finale) bu ortak çalışmanın sonucu. Daha önceden bilinçsizce dinlediğim bu grubun ilginç hikayesini okumak oldukça keyifli oldu.
Haftanın diğer grupları da fena değil tabi :) Yo La Tengo'nun yeni albümü Popular Songs, gerçekten de popüler olabilecek düzeyde keyifli gitarlar ve retro-funk ritimleri ile dolu. The Airborne Toxic Event var sonra, fazla iddialı isimlerine rağmen (veya -leri yüzünden) gözden kaçmış ama başarılı gruplardan, geçtiğimiz ay içerisinde Viyana açıklarındaki Frequency festivalinde seyredip de "vay be iyiymiş bunlar" demiştim. The Invisible, bu seneki Mercury ödüllerinin sürpriz adaylarından, daha öncesinde ben de duymamıştım ama başarılı bir debut albümleri var. Bir de Hockey var yine sürpriz ekiplerden: The Wombats'i hatırlattılar bana ama İngiliz değiller ve dahi Portland Oregon'danlar. Yani aksanları hiç Amerikalı olmadığı gibi, Portland Oregon'dan bu kadar eğlencelik rock yapan bir grubun çıkması oldukça şaşırtıcı, biz Portland'ı hafif melankolik bilirdik :)
Son olarak şunu söyleyebilirim, Hockey'in ilk single'ı Learn To Lose'un Filthy Dukes remix'ini grubun myspace sayfası üzerindeki linkten bedava olarak indirebilirsiniz!
8 Eylül 2009 Alçak Basınç


Son olarak şunu söyleyebilirim, Hockey'in ilk single'ı Learn To Lose'un Filthy Dukes remix'ini grubun myspace sayfası üzerindeki linkten bedava olarak indirebilirsiniz!
8 Eylül 2009 Alçak Basınç
1 Eylül - JJ
Bu sefer cidden gecikmeli oldu, kusura bakmayın. Geçen haftaki programımın listesini ve linkini ancak verebiliyorum.
Açılışı yapan Grafton Primary grubunun şarkısı, son dönemlerde dinlediğim en gaz girişlerden birine sahip (bu parçada DM ve new wave etkileri had safhada ama albümlerinin diğer parçaları o kadar ilginç değil). Sliimy'nin Womanizer yorumu ise kesinlikle bir yerlerde bulundurulması, mp3 player'dan arada bir dinlenmesi gereken keyifli cover'lardan. Haftanın ve son zamanların en keyifle dinlediğim grubu ise JJ olsa gerek. Son haftalarda sıkça dinliyordum bu keyifli grubun albümünü, arada programda da çaldım aslında bir iki şarkı. Yaz aylarına yakışır bir tadı var bu grubun, naneli limonata gibi - veya çok hafif bir cin tonik kokteyli. Hem tanıdık hem de hafif sisli, Blonde Redhead'in Peter Gabriel prodüktörlüğünde Afrikalı müzisyenler ile bir albüm yapması gibi (tamam, sanırım biraz karman çorman bir müzik tasvir oldu bu ama idare edin!)
Söz, bu haftanın programını gecikmeden koyacağım buraya. (birazdan yani, umarım!)
1 Eylül 2009 Alçak Basınç

Söz, bu haftanın programını gecikmeden koyacağım buraya. (birazdan yani, umarım!)
1 Eylül 2009 Alçak Basınç
11 Ağustos 2009
11 Ağustos - The Gentleman Losers

The Gentleman Losers, bana müzik aşığı bir arkadaşım, Nazlı'nın armağanıdır. Kim kime neyi armağan ediyor diyeceksiniz ama bundan iki yıl önce ya o bana dinletmişti veya söylemişti - sırf ismini duyup da merak edeceğim tarzda gruplardan biri (bu arada grup isminden müziği tarzı anlama konusunda da bir çift lafım olacak, başka zamana ama). Dinlediğimde beğenmiştim, tam oturmayan birşeyler vardı ama güzeldi. Hep bir köşede gününün gelmesini bekleyen albümler / gruplar vardır ya, öyle bir durum oldu işte. The Gentleman Losers'ın günü de ikinci albümleri "Dustland" ile gelmiş oldu benim için.
Finlandiyalı ikili, varolmayan filmlere müzik yapıyor sanki. Ama böyle Indiana Jones veya Pulp Fiction gibi filmler değil. Rüya gibi filmler, Pan'ın Labirenti veya Şarküteri gibi filmler; puslu, dumanlı, belirsizliklerle dolu ama aynı zamanda esrarengiz bir çekiciliği olan... Yeni albüm Dustland de bu yolda ilk albümlerinden bu yana epeyce mesafe katettiğini gösteriyor bize. İlk albümde içime sinmeyen her ne idiyse bu albümde hallolmuş. Grubun tarzı oldukça sade, duru, müzik hiçbir zaman üzerinize çıkmıyor, siz içine ne kadar girmek isterseniz o kadar geliyor o da. Ama yeterince de derinlikli; basitliği, sadeliği "sıkıcı" düzeyinde olmayan bir müzik bu. Oldukça yumuşak çalınan bir elektro gitar, derinlerden gelen synthesizer tonları... Neyse, daha fazla anlatmayayım zira anlamını yitiriyor, dinleyip kendiniz karar verin.
11 Temmuz 2009 Alçak Basınç
05 Ağustos 2009
4 Ağustos - YACHT

Efendim, YACHT'ın elebaşı Jona aslında 2006'da Portland/Oregon'un sevilen gruplarından The Blow'un iki üyesinden biri idi. The Blow'un diğer üyesi ise Khaela Maricich adında hoş sesli şeker bir hatun. Tabi kesin bir kanıt bulamadım ama bu ikili, o zamanlar biraz da sevgili gibilermiş. Ufacık tefecik albümleri ve birbirinden sempatik indie-pop şarkıları ile alternatif müzik alemlerinde bayağı bir popüler olmuşlardı o sıralar. Ama 2007 ortalarında Jona, gruptan ayrıldığını, solo projesi YACHT'a ağırlık vereceğini ilan etti. Tabi bunun üzerine zavallı Khaela, The Blow konserlerini kendi başına devam ettirmek durumunda kalınca bütün sempati oylarını o topladı, hatta indie camiasında (dikkat, gerçekten küçük bi camia bu!) Jona kötü adam ilan ediliverdi. Bir de Jona'nın YACHT adı altındaki ilk albümü "I Believe In You. Your Magic Is Real"ın pek bi numarası olmadığı görülünce, Jona'nın bir çuval inciri berbat ettiği yolundaki görüşler ağırlık kazandı...

İşin diğer yönüne gelirsek, şahsen Jona ile Claire Evans arasında sıkı bir ilişki sezinliyorum, önceki ortak Khaela ve The Blow'dan ise çok bariz bir uzaklaşma. Jona, YACHT'ın myspace sayfasında eski ortağının grubuna en ufak bir bağlantı bile vermemiş. Halbuki The Blow'un sayfasında Jona ilgili yazılanlar çok belirgin olmamakla birlikte, onu kaybetmiş olmanın üzüntüsünü hissettiriyor gibi... Bir aşk hikayesi ve onun sonucu olabilir mi bütün bu olanlar acaba?
Bu hafta yola Eels'ın muhteşem albümü Hombre Lobo hakkında bir iki laf ederim diye başlamıştım ama YACHT'ın magazin dopingli yeni albümü ağır basıverdi işte. Hombre Lobo haftaya kalsın, ayrıca bu haftaki programdan İzlanda'lı Mum'ın yeni albümü ve şarkısını ve İngiliz The Invisible'ı da tavsiye ettiğimi söyleyerek mevzuyu kapatayım.
Programı dinlemek isteyenleri için bütün imkanlar aşağıda seferber edilmiştir!
4 Temmuz 2009 Alçak Basınç
29 Temmuz 2009
Artık Hafif Müzik'teyim! (radyo programı dışında tabi)

Vee bu girişten de tahmin edebileceğiniz gibi, ben de bu ekibin bir parçası oldum! Bundan sonra müzik ile ilgili duyup görüp, bazen kendi blog'umdan, bazen başka yerlerden insanlarla paylaştığım her türlü haber, gelişme, dedikodu vs. ne varsa oradan paylaşacağım. AMA tabiki bu Alçak Basınç blog'umun bittiği anlamına gelmiyor. Alçak Basınç'ın belki de en önemli özelliği, Radyo Eksen'deki radyo programımın güncesi olması. Bu devam edecek ve her hafta (neredeyse) radyoda yayınlanan programın şarkı listesine ve kaydına buradan ulaşabilecekesiniz - her zamanki gibi ufak tefek bazı notlarım ve ukalalıklarımla birlikte tabi! Ayrıca (DJ'lik durumları gibi) tamamen şahsıma ait bazı haberleri de doğal olarak buradan duyurmaya devam ederim tahminen.
Kısacası, Alçak Basınç'ta veya Hafif Müzik'te, görüşmek üzere! :)
28 Temmuz - We Were Promised Jetpacks

İngiliz indie-rock gruplarına küsüm açıkcası. Çok çabuk değere biniyorlar, sonra bi anda sönüveriyorlar... Ama yine de kaçınamıyorsunuz ve güzel, biraz farklı şeyler yapanları da oluyor illa. Son günlerde dinlediğim en güzel İngiliz gruplarından biri We Were Promised Jetpacks idi. Bi kere isim süper, Jetgiller'den bu yana aldatılan bir neslin sözcüsü olmuşlar. Nerede
o bize vadedilen süper gelecek, nerede lazer tabancaları, uzay yolculukları, anti-yerçekimi ayakkabıları??? Zamane veletleri, topuğu tekerlekli bir takım ayakkabılar ve feyk ışın kılıçları ile aldatılmış durumda. Neyse bunun konumuzla da bir alakası yok esasen. Müziğe gelirsek, biraz art-rock kıvamına, Editors - MGMT - Bloc Party çağrışımları ile keyifli bir grup. Ben sevdim.
We Were Promised Jetpacks'i bir kenara bırakırsak, aslında dinlemem gereken yeni o kadar şey birikti ki, gelecek haftaki programı büyük bir keyifle hazırlayacağıma eminim! Yine bu haftaki menüden, yeni Tortoise albümü'ün pek kafa bir parçası olan The Fall Of Seven Diamonds Plus One (yine kıyak bir isim!) ve Tussle'ın Night Of The Hunter'ı ayrıca biraz öne çekmiş olayım, gelecek hafta görüşmek üzere diyeyim :)
28 Temmuz 2009 Alçak Basınç
22 Temmuz 2009
21 Temmuz - God Help The Girl

21 Temmuz 2009 Alçak Basınç
17 Temmuz 2009
Kings Of Convenience sunar: Declaration Of Dependence!!!

Caz Festivali yeni bitti ama koşturma ve yorgunluktan kendime gelemedim, zaten son gün sesim kesildi, yarın Rock'n'coke'a bile gidemeyeceğim sanırım.
Ama olsun! Güzel bir haber geldi, keyfim de yerine geldi. KINGS OF CONVENIENCE yeni albümü DECLARATION OF DEPENDENCE'i 5 Ekim'de yayınlıyormuş. Ayrıca plak şirketi Virgin/EMI'ın biz radyo programcılarına ufak bir kıyağı, biraz olsun şarkılara kulak kabartma imkanım oldu ve yine eskisi gibi çok güzel bir Kings Of Convenience albümü olmuşa benziyor. 13 parça var, dinlediğm kadarıyla ikiliye bazı parçalarda eşlik eden bir yaylı sazlar ekibi var ve hoş bir hava katmış müziklerine. İlginç bir detay, bir şarkının adı "Riot On An Empty Street", bir önceki albümlerinin adı ama o albümde de bu isimde bir şarkı yoktu!
Albümün "unofficial" şarkı listesi ise şöyle:
1) 24-25
2) Mrs. Cold
3) Me In You
4) Boat Behind
5) Rule My World
6) My Ship Isn’t Pretty
7) Renegade
8) Power Of Not Knowing
9) Peacetime Resistance
10) Freedom And Its Owner
11) Riot On An Empty Street
12) Second To Numb
13) Scars On Land
Bunu da size ilk kez Alçak Basınç duyurmuş olsun! :)
15 Temmuz 2009
14 Temmuz - Publicist
Gecikmiş bir liste aslında bu, 14 Temmuz gününün programı neredeyse tamamen sessiz geçti. Baştaki anonsum dışında. Haftanın yükselen değeri ise Publicist idi. Bu seferlik sadece basit bir link ile yetiniyorum, detaylı program blog'lamalarım devam edecek önümüzdeki haftalarda... Ve tabi dinlemek için link & aparat aşağıdadır :)
14 Temmuz 2009 Alçak Basınç
14 Temmuz 2009 Alçak Basınç
23 Haziran 2009
23 Haziran - The Long Lost
Geçen salı günü yaptığım programda sonunda sesimi duyurabildim, yeni mikrofonum geldi zira! Mikrofon konusunda bana yardımcı olan Adore Backline'ın sahibi Oytun'a ayrıca teşekkür ederim, anında ideal bir çözüm buldu kendisi bana.
Bu hafta da program üzerine uzun uzadıya yazamayacağım buraya, ama listemiz aşağıda, dinlemek isterseniz flash player da var, kısacası iyi eğlenceler :)
Ps. Yok olmadı böyle, en azından The Long Lost'un dikkate değer bir grup olduğunu söyleyeyim gitmeden. Karı-koca Alfred ve Laura Darlington'un grubu bu, Alfred'i daha önceden Daedelus olarak da tanıyor olabilirsiniz.

23 Haziran 2009 Alçak Basınç
Bu hafta da program üzerine uzun uzadıya yazamayacağım buraya, ama listemiz aşağıda, dinlemek isterseniz flash player da var, kısacası iyi eğlenceler :)
Ps. Yok olmadı böyle, en azından The Long Lost'un dikkate değer bir grup olduğunu söyleyeyim gitmeden. Karı-koca Alfred ve Laura Darlington'un grubu bu, Alfred'i daha önceden Daedelus olarak da tanıyor olabilirsiniz.

23 Haziran 2009 Alçak Basınç
16 Haziran 2009
16 Haziran - Sessizlik devam ediyor...
Acı itiraf - mikrofonum bozuldu! İş güç yoğunluğundan dolayı da kaydı Eksen stüdyosunda yapamıyorum. O yüzden de bir kaç haftadır programlar sessiz sedasız devam ediyor. Yine aynı sebepten pek yeni şeyler çalmamayı tercih ediyorum, eskilerden devam ediyoruz (yeni birşey çaldığımda iki çift laf da edeyim istiyorum).
Sanırım haftaya bu durum sona erecek ama :)
16 Haziran 2009 Alçak Basınç
Sanırım haftaya bu durum sona erecek ama :)
16 Haziran 2009 Alçak Basınç
12 Haziran 2009
9 Haziran - güzel havalar!
Bu aralar hem program hem de blog biraz sessiz... Ama zaten bunları sonra da dinlersiniz, havalar güzel, çıkın gezin, konserlere gidin!
Yine de akşamüstü eve gelince, şu aşağıdakiler keyfinizi katlayabilir tabi, denemeye değer :)
9 Haziran 2009 Alçak Basınç
Yine de akşamüstü eve gelince, şu aşağıdakiler keyfinizi katlayabilir tabi, denemeye değer :)
9 Haziran 2009 Alçak Basınç
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)